İnsan hayal ettiği şeyi gerçekleştirince devamını neden getirmez? Hevesi kaçar? Mesela telefon almak istiyoruz diyoruz ki onun şu özelliği varmış, böyle fotoğraf çekinelim vs. Alınca iki gün sonra normal bir telefondan farkı kalmıyor gözümüz de. Ve kaybedince anlıyoruz değerini. Ve hep yenisini istiyoruz.
Çocukluk hayalimiz olan telekineziyi bile iki psi wheel yaptıktan sonra çoğumuz bırakıyor. Hep verimli nasıl çalışılır? Diye video çekiliyor. Peki neden anlamadığımız için mi? Hayır. Çünkü biz zamanımızın kıymetini bilmiyoruz.
Bazı kişiler aşkının, bazıları paranın, çoğumuz zamanın kıymetini bilmiyoruz.
İstekler hedeflerle bağdaşmayınca, ruhsal değil; dokunacağımız, göreceğimiz, tadacağımız ve hakkımızda konuşulmasını istediğimiz keyif verecek unsurlar ön plana çıkınca hemen herşey anlık oluyor.
Üretimin süreklilik arzedebilmesi için tüketimin de sürekli olması ve herşeyin yenilenmesi gerekir. Bu çok uzun zamandır bilinçaltımıza işleniyor. Ve yaşamın he alanını etkiliyor.
Geçen gün arkadaşın yazdığı 8. evle ilgili bir detay vardı bu konuyla ilgili. Kova burcu geneli ve 8. evinde kova etkisi olanlar için bir çok şey anlık. "İstediğim hemen olsun, hemen elde edeyim" eğer elde ediş süreci uzarsa veya hemen elde etmişse sabah kalktığında o istekten eser yok.
Yönetici yazdı: ↑27 Ağu, 00:00
İstekler hedeflerle bağdaşmayınca, ruhsal değil; dokunacağımız, göreceğimiz, tadacağımız ve hakkımızda konuşulmasını istediğimiz keyif verecek unsurlar ön plana çıkınca hemen herşey anlık oluyor.
Üretimin süreklilik arzedebilmesi için tüketimin de sürekli olması ve herşeyin yenilenmesi gerekir. Bu çok uzun zamandır bilinçaltımıza işleniyor. Ve yaşamın he alanını etkiliyor.
Geçen gün arkadaşın yazdığı 8. evle ilgili bir detay vardı bu konuyla ilgili. Kova burcu geneli ve 8. evinde kova etkisi olanlar için bir çok şey anlık. "İstediğim hemen olsun, hemen elde edeyim" eğer elde ediş süreci uzarsa veya hemen elde etmişse sabah kalktığında o istekten eser yok.
Bu yüzden oyunlarda da son seviyeye gelindiğinde oyun güncellemeler yapar. Veya çok zor bir süreç getirir.
Evet bir çok alanda kullanılıyor bu. Devamlılık, süreklilik, bitmişse hemen bir başkası. Eskiden sadece ihtiyaçlar ön planda idi şimdi ise yeni heyecanlar.
Bu konuyu Steve Jobs'ïn sözüyle güncellemek istiyorum.
17 yaşındayken şuna benzer bir şey okuduğumu hatırlıyorum: ”Her günü son gününüzmüş gibi yaşarsanız, birgün mutlaka haklı çıkarsınız”. Bu söz beni çok etkiledi ve geçen 33 yıl boyunca her sabah aynaya bakıp kendime şu soruyu sordum: ”Eğer bugün hayatımın son günü olsaydı, bugün yapacağım şeyi yapmak ister miydim?” Steve Jobs
(Bu konuyla ilgili baya sözü var. Bana hoş geleni seçtim)
İnsan gerçekleri görünce kendine geliyor, harekete geçiyor. Bizim bilinçli olmamız lazım her zaman. Çünkü hayat bize fark ettirecek mutlaka. Oda kaybederek.
''Taptuk Emre, getirdiği düzgün odunlara bakarak Yunus'a sorar : "Dağda hiç eğri odun kalmamış mı?" Yunus bu soruya şöyle cevap verir : "Dağda eğri odun çok; lâkin senin kapında odunun bile eğrisi yakışmaz!" Bizler bir Yunus değiliz ama yaşamımızın içindeki eğriliklerini düzeltmeye başlayarak ve bizden sonra gelecek nesillere örnek olarak düzeltme babında küçükte olsa bir adım atabiliriz. Bizler Allah'ın en büyük şah eseriyiz.Dağların bile titreyip kabul etmediğini kabul eden ve yeryüzüne halife kılınanlarız. Bu yüzden bizlerin kapısına da eğri odun yakışmaz.
Günlerimizi, zamanımızı yaşadıklarımızı farkında olmadan heba ediyoruz. Üzücü ve bir o kadar da doğru bir sitem. Konu o kadar geniş bir yelpazeye sahip ki sayfalarca yazsak bile sebeplerini bitiremeyiz. Teknolojik gelişmelerin yanlış kullanımı, küresel güçlerin oyunları, unutulan benlikler, unutulan insanlık... say say bitmez.
Dün bitti, bugün hala devam ediyor, yarın olmayabilir... Peki bu süreçte bizler neler yapıyoruz ? Bizi yaradan neden yarattı? Her bir zerresi ayrı bir hayranlık uyandıran vücudumuzla neye hizmet ediyoruz ?
Zaman ve hayat sonsuz bir kaynak değildir. Misafir olduğumuz bu gurbette amacımızı ve benliğimizi unutursak, bu deniz bizi yutar. Her saati, dakikası, saniyesi ve salisesi bizlerden bir parça alıyor olmasına rağmen yerimizde saymaya ve aklı olmayan bir varlık gibi yaşamaya devam mı edeceğiz ?
Canlı bir varlık olmayan güneş her sabah doğup vazifesini yerine getiriyor. Ağaçlar aklı olmamasına rağmen yaşam aracımızı oksijenimizi üretiyor. İnekler, keçiler... aklı olmamasına rağmen vazifesini yerine getirip bizlere besin kaynağı oluyor. Peki ya insan? Akıl sahibiolan insan neden aldanmışlık içinde olup değer bilmiyor ve değer vermiyor?
Kendini tanımaktan geçiyor her şey.
TriGonoMetri yazdı: ↑03 Tem, 03:45
''Taptuk Emre, getirdiği düzgün odunlara bakarak Yunus'a sorar : "Dağda hiç eğri odun kalmamış mı?" Yunus bu soruya şöyle cevap verir : "Dağda eğri odun çok; lâkin senin kapında odunun bile eğrisi yakışmaz!" Bizler bir Yunus değiliz ama yaşamımızın içindeki eğriliklerini düzeltmeye başlayarak ve bizden sonra gelecek nesillere örnek olarak düzeltme babında küçükte olsa bir adım atabiliriz. Bizler Allah'ın en büyük şah eseriyiz.Dağların bile titreyip kabul etmediğini kabul eden ve yeryüzüne halife kılınanlarız. Bu yüzden bizlerin kapısına da eğri odun yakışmaz.
Günlerimizi, zamanımızı yaşadıklarımızı farkında olmadan heba ediyoruz. Üzücü ve bir o kadar da doğru bir sitem. Konu o kadar geniş bir yelpazeye sahip ki sayfalarca yazsak bile sebeplerini bitiremeyiz. Teknolojik gelişmelerin yanlış kullanımı, küresel güçlerin oyunları, unutulan benlikler, unutulan insanlık... say say bitmez.
Dün bitti, bugün hala devam ediyor, yarın olmayabilir... Peki bu süreçte bizler neler yapıyoruz ? Bizi yaradan neden yarattı? Her bir zerresi ayrı bir hayranlık uyandıran vücudumuzla neye hizmet ediyoruz ?
Zaman ve hayat sonsuz bir kaynak değildir. Misafir olduğumuz bu gurbette amacımızı ve benliğimizi unutursak, bu deniz bizi yutar. Her saati, dakikası, saniyesi ve salisesi bizlerden bir parça alıyor olmasına rağmen yerimizde saymaya ve aklı olmayan bir varlık gibi yaşamaya devam mı edeceğiz ?
Canlı bir varlık olmayan güneş her sabah doğup vazifesini yerine getiriyor. Ağaçlar aklı olmamasına rağmen yaşam aracımızı oksijenimizi üretiyor. İnekler, keçiler... aklı olmamasına rağmen vazifesini yerine getirip bizlere besin kaynağı oluyor. Peki ya insan? Akıl sahibiolan insan neden aldanmışlık içinde olup değer bilmiyor ve değer vermiyor?
Kendini tanımaktan geçiyor her şey.
Çok doğru söylüyorsunuz. Televizyonda Hz. Yusuf dizisi açıkmış bende daldım bir ara o an bir farkındalık oldu. Kendimi çok dünyevi hissettim. Sanki en büyük dert bendeymiş gibi hareket ediyordum. Halbuki bu dünya geçici bir gün bu anları bile hatırlamayacağım belki de. Akıllarımız teknolojinin kölesi haline gelmiş, uyuşmuş. Halbuki bundan çok da zevk almıyorum ama yinede insan bir yerden bir yere giriyor hep. Zaman su gibi akıp gidiyor.
Kendini tanı cümlesini çok görüyorum. Kendimde kullandım açıkçası. Şuan aklımda bir şey yok müsait zamanınızda kendimizi tanımakla ilgili bizi aydınlatacak konu açar mısınız?
TriGonoMetri yazdı: ↑03 Tem, 03:45
''Taptuk Emre, getirdiği düzgün odunlara bakarak Yunus'a sorar : "Dağda hiç eğri odun kalmamış mı?" Yunus bu soruya şöyle cevap verir : "Dağda eğri odun çok; lâkin senin kapında odunun bile eğrisi yakışmaz!" Bizler bir Yunus değiliz ama yaşamımızın içindeki eğriliklerini düzeltmeye başlayarak ve bizden sonra gelecek nesillere örnek olarak düzeltme babında küçükte olsa bir adım atabiliriz. Bizler Allah'ın en büyük şah eseriyiz.Dağların bile titreyip kabul etmediğini kabul eden ve yeryüzüne halife kılınanlarız. Bu yüzden bizlerin kapısına da eğri odun yakışmaz.
Günlerimizi, zamanımızı yaşadıklarımızı farkında olmadan heba ediyoruz. Üzücü ve bir o kadar da doğru bir sitem. Konu o kadar geniş bir yelpazeye sahip ki sayfalarca yazsak bile sebeplerini bitiremeyiz. Teknolojik gelişmelerin yanlış kullanımı, küresel güçlerin oyunları, unutulan benlikler, unutulan insanlık... say say bitmez.
Dün bitti, bugün hala devam ediyor, yarın olmayabilir... Peki bu süreçte bizler neler yapıyoruz ? Bizi yaradan neden yarattı? Her bir zerresi ayrı bir hayranlık uyandıran vücudumuzla neye hizmet ediyoruz ?
Zaman ve hayat sonsuz bir kaynak değildir. Misafir olduğumuz bu gurbette amacımızı ve benliğimizi unutursak, bu deniz bizi yutar. Her saati, dakikası, saniyesi ve salisesi bizlerden bir parça alıyor olmasına rağmen yerimizde saymaya ve aklı olmayan bir varlık gibi yaşamaya devam mı edeceğiz ?
Canlı bir varlık olmayan güneş her sabah doğup vazifesini yerine getiriyor. Ağaçlar aklı olmamasına rağmen yaşam aracımızı oksijenimizi üretiyor. İnekler, keçiler... aklı olmamasına rağmen vazifesini yerine getirip bizlere besin kaynağı oluyor. Peki ya insan? Akıl sahibiolan insan neden aldanmışlık içinde olup değer bilmiyor ve değer vermiyor?
Kendini tanımaktan geçiyor her şey.
Çok doğru söylüyorsunuz. Televizyonda Hz. Yusuf dizisi açıkmış bende daldım bir ara o an bir farkındalık oldu. Kendimi çok dünyevi hissettim. Sanki en büyük dert bendeymiş gibi hareket ediyordum. Halbuki bu dünya geçici bir gün bu anları bile hatırlamayacağım belki de. Akıllarımız teknolojinin kölesi haline gelmiş, uyuşmuş. Halbuki bundan çok da zevk almıyorum ama yinede insan bir yerden bir yere giriyor hep. Zaman su gibi akıp gidiyor.
Kendini tanı cümlesini çok görüyorum. Kendimde kullandım açıkçası. Şuan aklımda bir şey yok müsait zamanınızda kendimizi tanımakla ilgili bizi aydınlatacak konu açar mısınız?
Müsait bir zamanda açacağım. Dünyevi ve manevi herşeyin başında uygun adım atmak ve yapılması gerekeni yapmak kendini tanımaktan geçer. Ne kadar özetleyebilir ve anlatabilirim bilmem ama bildiklerimi kelimelerle aktarmaya çalışacağım.